Çarşamba

Publius Vergilius Maro diyor ki...

"İnsanlar bazen o kadar hassaslaşırlar ki, bir kelebeğin kanadındaki narin pullar misali kırılgan olabilirler. Çok dikkatli dokunmak hassas olmak gerekir yaklaşırken. Eğer dikkatsiz olursan bir dokunuşta anıları, hayatı, duyguları dökülüverir bulunduğu desenden. Sonunda o mükemmel desen yerine yer yer rengini yitirmiş bir hayat kalır elinde."

Salı

Bir bilge der ki...

"Sadece kökü sağlam olan ağaçlar olduğu gibi kalır, büyürken de özlüğünü korurlar. Kökü ince olan ağaçlar her mevsimde, her toprak değişiminde ya yapılarını değiştirirler, ya da ölürler. O yüzden sırtını dayayacağın ağacı iyi seçmelisin ki, bir gün önce güneş varken sana açtığı çiçeklerini bir gün sonra güneş batınca toprağa atıp seni bırakmasın"

Pazartesi

Gecenin şarkısı...


Here comes the rain again
Falling on my head like a memory
Falling on my head like a new emotion

I want to walk in the open wind
I want to talk like the lovers do
I want to dive into your ocean
Is it raining with you?

Talk to me, like lovers do
Walk with me, like lovers do
Talk to me, like lovers do
Ooh oh

Here comes the rain again
Raining in my head like a tragedy
Tearing me apart like a new emotion

I want to breathe in the open wind
I want to kiss like the lovers do
I want to dive into your ocean
Is it raining with you?

Talk to me, like lovers do
Walk with me, like lovers do
Talk, to me, like lovers do
Yeeeeaaah

So, talk to me, like lovers do
Walk with me, like lovers do
Talk, to me, like lovers do
Yeeeeaaah

Here it comes again
Here it comes again now
Here it comes again

Here it comes
Here it comes again

Here comes the rain again
Falling on my head like a memory
Falling on my head like a new emotion
Here it comes again
Here it comes again

I want to walk in the open wind
I want to talk like the lovers do
I want to dive into your ocean
Is it raining with you?

Here comes the rain again
Raining in my head like a tragedy
Tearing me apart like a new emotion
Here it comes again
Here it comes again

I want to breathe in the open wind
I want to kiss like the lovers do and
I want to dive into your ocean
Is it raining with you?

Perşembe

uzun zamandır bir şeyler yazmadığımı farkettim, seni çok mu boşladım ne blog :)
İş güç seceresine dalınca malumunuz aklımızdan çıkıyor pek çok şey, ama bir şeyi unutmamak lazım: yaşamayı. Evet bazen yaşamayı da unutabiliyor insan.
Yine İsrail... Yine dehşet... Ancak bu seferki durum çok farklı. Bu sefer namlunun ucunda Filistin değil Türkiye var. Birleşmiş Milletler yardım gemileri var.
Sizce de yapmaya çalıştıkları şey belli değil mi? o yardım gemilerinin yakınlarında bulunan güya "dost" ülkelerin, BM ülkelerinin savaş gemilerinden hiç birinin beyaz bayrak çekmiş bir yardım gemisine saldırılmasına müdahale etmemeleri?
Evet, şunu anladık: Türkiye yine yalnız kaldı. Tarih her zaman tekerrürden ibarettir. Uzun zamandır bu tarz konularda konuşmadım, konuşmuyorum ancak artık aklımdakileri insanlarla paylaşmanın vakti gelmiştir:

Türkiye'nin bulunduğu coğrafya konumu itibari ile yüzyıllardır hep hedef, elde edilmek istenen nokta olmuştur. Bunun kanıtını tarih kitaplarını açıp bakarak görebiliriz. Yüzyıllarca, onlarca savaşa sahip olmuş olan Anadolu veya güncel adıyla Avrasya, savaşlar ve şiddetle elde edilemeyince kullanılan yöntem ve politikalar üzerinden tekrar geçilmiştir.
Öncelikli olarak içsel müdahalelerle, din, dil, kültür yozlaşması, ardından ekonomi ve politikanın en sonunda da hukukun rayından çıkarılması ile, kendine ve hatta çevresindeki ülkelere fazlasıyla yetebilecek bir ülkenin, felç bir yaşlı gibi ele güne muhtaç hale getirilmesi bu oyunların ilkidir. İkincisi sırtımızı sıvazlayarak, cesaretlendiren, önümüzdeki bir kaç adımda ön ayak olan güç ve yönetimler. Aslında bu verilen gaz ve kuru cesaretin de çıkmaz sokağa ulaştığını bilmek de ne kadar sevindirici değil mi?

İsraili sözde kınadılar, Türkiyeyi yüreklendirdiler, elçi yaptılar. Ve sonunda vurulan yine biz olduk. Evet arkadaşlar yüzyıllarca etik olan "elçiye zeval olmaz" görüşü vardı ya; artık yok.

Bundan sonra olacakları söyleyeyim:
Türkiyeyi destekleyecek ülkeler? yok öyle bir durum. Amerika, Almanya, İngiltere ve Fransa tamamen İsrail yanındalar. Ermenistan ise ortaya bir "sırtlan" edasıyla çıkacak ve kapabildiği kaçırabildiği parçalarla uğraşacak. Bir cephe savaşı olacağını sanmam. Ancak soğuk savaş kriterlerine uygun bir konumdayız. Öncelikle kimyasal ve belki biyolojik bir kaç saldırı, ardından kışkırtılan halk ve topluluklar ile ortaya çıkan isyanlar. Evet, insanların istediklerini alması için gerekn kaos ortamından bahsediyoruz.
Maalesef ülkemizde çok fazla "ayrım" gösteren topluluk var: Alevi, kürt, ermeni, yahudi, komünist, faşist, solcu, nurcu...
Bu kadar topluluk, bu kadar ayrı görüş... Daha kendi iç sorunlarına yönelmişken ülke, en iyi ihtimalle bir darbe veya sıkı yönetim en azından bu tarz bir kaosun bastırılmasında yardımcı olabilir. ancak benim öngörüm, maalesef yurt dışından güya yardım edecek ülkelerden yardım isteme politikası olacaktır.
Hatırladınız mı bu senaryoyu? Almanya, İngiltere, Fransa, Rusya, İtalya... Ne kadar da yardımcılar değil mi...
Evet arkadaşlar, ülkenin parçalanmasına az kaldı. Etrafınızdaki olaylara kulak kabartın. Bunlar komplo teorisi değildir. PKK bile bu sorun yanında küçücük kalmaktadır.

Atatürkçüyüm diye geçinip, kıçını kırmış oturmuş, hiç birşey yapmayıp konuşan insanlar bu politikaya ilk razı gelecek olan insanlardır.
Milliyetçiliğimizi göstermemiz, ülkemizi, vatandaşlarımızı, kültürümüzü sahiplenmemiz gerekmektedir. çok az bir zaman kaldı...

Çok az...