Cumartesi

Kadehe aşık olan adam...

Doldurdum yine bir kadeh
Hem hüzün hem keder var içinde
Dikip bakınca gözlerimi kadehe
Onun yüzünü görüyorum sürekli
Ve içiyorum, o yüzü görebilmek için
Her kadehte biraz daha netleşiyor
Biraz daha belli ediyor kendini
ve takip ediyor fondipler birbirini
Kadehi tutarken ona dokunuyorum sanki
Gözleri gözlerimde, yine;
Kulağıma fısıldıyor "Seni seviyorum"
Tekrar dikiyorum kadehi
Netleşiyor yüzü, berraklaşıyor sesi
Ve tekrar dolduruyorum, onu tekrar görebilmek için...
Sevgi sözcükleri kaplıyor benliğimi
Unutuyorum dünyayı tutuyorum elini
Mutluyum onunla çünkü seviyor beni...
Sonra birden elimi bırakıyor
Yüzüme bakarken soluyor sevgi sözcükleri
İçimi kaplayan korku sürekli büyüyor
Ve "Seni sevemedim ben" derken,
Doluyor gözlerim, lanet ediyorum dünyaya...
Ben ağlarken o gidiyor arkasına bile bakmadan
Ve anlıyorum ki bir gece daha bitirmişim tüm içkimi
Gerçekler acı bir tokat gibi çarparken yüzüme
Ağlıyorum boş kadehe bakıp
Ve dudaklarımdan dökülen sadece iki kelime oluyor:
"Seni Seviyorum"

Sen

Maneviyatın sarıyor bedenimi
Kendimi güçsüz hissettiğim zaman
Tutunduğum bir ipsin hayata
Sarıyor hayalin tüm benliğimi
Seninle olmak istiyor bu aciz beden
Dokunmak istiyor yanaklarına
Saçlarında gezinmek istiyor bu eller
Seni düşünürken bile 
İncitmekten, Üzmekten korkuyorum
Tutunuyorum varlığının hayaline
Havayla birlikte çekiyorum içime seni
Tüm bedenime yayılıyor varlığının hayali
İzin veriyorum damarlarıma yayılmasına
O sıcacık, gülümseten hissin
Gözlerimi açtığımda bulamıyorum seni
Dokunamıyorum yanaklarına
Gezinemiyor saçlarında ellerim
Tekrar içimdeki umutsuzluk büyümeye
Beni yokluğunun karanlığına
Sensizliğin soğukluğuna bulamaya başlıyor
Üşüyorum sen olmayınca kollarımda
Ellerim titriyor, dizlerim tutmuyor
Ağırlaşıyor bu beden, taşıyamıyorum
Umutlarım sönüyor, karamsarlaşıyorum
Düşüyorum dizlerimin üstüne
Haykırıyorum adını
Başım yerde hıçkırıklara boğularak
Göz yaşlarım ıslatırken çıplak betonu
Hayatım, umutlarım da akıp gidiyor onlarla
Sonra susuyorum yavaş yavaş
İsmini fısıldıyorum kendime titreyen çenemle
Bomboş odanın köşesinde siniyorum duvara
Gerçekler tüm çıplakığıyla gösterirken yüzünü
Birden sesini duyar gibi oluyorum
İçimdeki kelebekler yine hareketleniyor
Çıplak duvarda görüyorum gülen gözlerine
Yaşlı gözlerle,
Acı ve sevinci bir arada yaşıyorum,
Çılgınlar gibi gülüyorum sonra
Ellerim, ellerimi kurtaramıyorum
Sana dokunmak istiyorum dokunamıyorum
Sana aşık olduğum için koydular beni buraya
Sen de ziyaret ediyorsun beni her gün
Sonra kapatıyorum gözlerimi
Maneviyatın sarıyor tekrar bedenimi
Kalbime doluyor varlığın
Kollarımı bağlayan
Şu adi deli gömleği bile engelleyemez artık
Kalbimin atışlarının yavaşlayışını
Gülümsüyorum yüzümden yaşlar akarken
Tekrar düşüyorum dizlerimin üzerine
Kalbimde bir sancı peydah oluyor
Ama acı vermiyor bu sefer
Çünkü geliyorum senin yanına
Yükseleceğim göklere bu dört duvar arasından
Ve geleceğim yanına
Biliyorum göklerdesin, ve izliyorsun beni
Kalbim tamamen durdu
Bedenim yığılırken yere,
Terki diyar eyledi sana ait olan ruhum
Ellerimi uzattım, sana geliyorum
Kabul et beni.

Hayat, paylaştıkça artan tat...

Hepimiz önce karanlık bir mekanda başlarız hayatımıza. Islak dar ve rahatsız edici. Tam alıştım derken birisi çekiverir sizi bu sıcacık mekandan. Parlak ışık gözlerinizi kamaştırır, bakamazsınız bile etrafa. Gözleriniz dağlayan bu ateş bir süre sonra kaybeder yakıcılığını ve görmeye başlarsınız etrafınızı. Devasa kişiler vardır, birisi sürekli sizi bir şeyden korur gibi kolları arasında saklamaktadır. Acıkınca, sizi yasladığı yumuşak duvardaki bir delikten hafif tatlımsı bir şey içmenizi sağlayıp karnınızı doyurur.

Zaman geçtikçe bu kişilere yakınlık duyarsınız. Boyları gittikçe küçülmeye başlar ilk güne göre. Daha sonra size "anne, baba" gibi komik kelimeler söylerler. bir oyundur bu ve siz de oyunu oynamaya çalışırsınız. Yapabildiğiniz zaman da çığlıklar atıp daha fazla tekrarlarlar bu kelimeleri.

Biraz daha küçülünce bu kişilerin isminin anne ve baba olduğunu, size de bir aile dendiğini anlarsınız. artık onlar gibi bir şeyler söyleyebiliyor hatta onlar olmadan gezinebiliyorsunuz.

Oyuncaklarınıza o kadar alışırsınız ki bir gün onlardan ayrılacağınız aklınızın ucuna bile gelmez. sizi "okul" denilen biyere gönderirler. Burada anlayamadığınız şeyler anlatılır önce. sonra onların siizin dilinizde konuşmaya başladığını farkedersiniz. gittikçe küçülmektedir insanlar, yavaş yavaş sizinle aynı boya gelmektedirler...

Şimdi size genç diyorlar. Lise derken Üniverstie dönemlerindesiniz. Burada pek çok sınavın ödülünü alacağınızı düşünürsünüz. Etrafınızda yeni insanlar vardır onlarla tanışmak ve eğlenmek istersiniz.

Zamanla genişler çevreniz. Yeni insanlar tanıyorsunuz, hatta bazıları size daha da samimi geliyor. karşı cinsten biri belki bir ara size çok tatlı bir acı hissettiriyor. Aşık oluyorsunuz.

Mutlu oluyorum derken birden her şey bitiyor. çökmekteyken "arkadaş" olarak tanımladığınız insanlar size destek olmaya başlıyor. acınızı hafifletmek, göz yaşınızı silmek için yanınızdalar. onlar da sizin duygularınızı paylaşıyorlar.

yaşadığınız acı ve üzüntülerin yanında sevinç ve başarılar arkasından tecrübeyi getiriyor. Artık bakış açınızı kontrol edebiliyorsunuz. İnsanlara nasıl davranmanız gerektiğini de. Hak edeni yüceltiyorsonuz, Hak edeni yeriyorsunuz. Kimine değer verseniz de ders alması için sivri dilinizi kullanıyor, kimine de saf iyiliği için aynı şekilde karşılık veriyorsunuz. Büyüyorsunuz...

Artık öyle doluyor ki kafanız insanlarla bildiklerinizi paylaşmak, sıkıntısı olanlara yardım etmek ihtiyacı hissediyorsunuz. Çeşitli vesilelerle tanıştığınız insanlara içinizden geldiğince iyi davranıyor dertlerini aşmaya çalışıyorsunuz. artık aranmaya başlıyorsunuz...

yeri geliyor yardımcı olmak istediğiniz iyi niyetle yaklaştığınız insanlar sizi farklı anlıyor ve olayları başka noktalara çekiyor. üzülüyorsunuz ama bağınızı da kopartıyorsunuz artık...

Artık diğer insanlar sizin boyunuza geldiler. size yetişkin diyorlar...
.............

Peri Kızı

Yine sıcak bir yaz günüydü
Güneş tepede cayır cayır kavuruyordu plajdaki insanları
Kimi bir şezlongda güneş banyosu yaparken
Kimileri şemsiyelerin altında arıyordu mutluluğu
Balıkçı teknelerini bağlamışlardı biraz ilerideki iskeleye
Fakat orada başka bir şey daha vardı dikkatimi çeken
Fazla büyük değil ufak birşey
Dikkatimi çekmişti çünkü güzledi
Dikkatimi çekmişti çünkü kaçamak bakışları ok gibi saplanmıştı gözlerime
Beynimin içine kadar girmişti
Hele o, ateş gibi, güneşin sıcaklığına karışarak yüreği dağlayan,
serinletici rüzgarı kavurucu bir ateşe çevirerek savrulan saçları?
Birden durdum, döndü bana baktı,
Evet evet eminim bu bir melekti
başını çevirdi, hafifçe tebessüm etti
Biraz çapkın, biraz emin biraz da derin bir bakış attı
sonra önüne dönüp bir serap gibi yok oldu
Afalladım, bir kaç dakika dona kaldım,
Dedim "heralde şarabı biraz fazla kaçırdım"
Ama sadece ben değildim onu gören,
Yanımdakiler de görmüştü onu,
O bakışları, o tebessümü...
Gözlerim tekrar onu aradı etrafta,
Onu hayatım boyunca göremedim bir daha,
Bir peri kızıydı o peri masalından gelen
Ve ben de anlatıcısıydım artık,
ne yürüyen ne gözleri gören...

Sevgi

Sevgi için safı makbuldür derler,
Hani sek alacaksın sevgiyi, katıksız olarak,
Bir dublesini fondip edeceksin, çarpacak,
sonra sana aşık diyecekler,
sallanacaksın bir sağa bir sola,
Sevgiyi asla sek içme o yüzden,
Biraz sulandır özlem ve mutlulukla,
yoksa ne şişende sevgin kalır,
Ne de elinde hayat...

Umut

Umutların peşine düştünüz mü hiç
Olmayacağını bile bile onlara koştunuz mu
Peki hiç düz duvarda yürümeye çalıştınız mı
Hani düşeceğini bile bile
Tekrar tekrar o duvara tırmanmaya çalıştınız mı
Sonra kan revan içinde kalmış ellerinizin
Duvarda bıraktığı izlere bakıp
Ellerinizin acısına rağmen,
Parmaklarınızdan damlayan kana rağmen,
Göz yaşlarına boğularak tekrar ve tekrar
O duvara tırmanmaya çalıştınız mı
Ömür dediğimiz kısa hayat çizgisinde
Hep hayalimizi, umudumuzu yaşamak,
Yaşayamasak bile
Onun için gerekli çabayı, emeği, sevgiyi
Daha da önemlisi gerekli istek ve özveriyi
Gösterdiniz mi hiç?
Ben gösterdim,
Gösteriyorum, göstermeye de devam edeceğim
Parmaklarımdan kan da damlasa,
Gözlerimden yaşlar da aksa,
Ciğerlerimi parçalayacak kadar haykırarak ağlasam da
Bu hayal, bu umut uğrunda,
Vazgeçmeden çabalamaya devam edeceğim
Çünkü aşk özveri ister.

His

Ömür törpüsüdür severek yaşamak
Her konuda taviz verirsin
Özveride bulunursun sevmek için
Küçük oyunlar oynarsın bazen kızıştırmak için
Çabalarsın daha iyiye gitmeye
Ancak aldığın tepki bir kucak bile olmaz
Düşünürsün nerede hata yaptım diye
Sonra anlarsın, "gerçekten çok sevdim"
Amacın bir şey kazanmak değildir
Sadece sevmektir amacın
İçini ısıtmasına izin vermektir sevginin
Bir pırıltıdır belki gözlerde
Bir sevgi sözcüğüdür dökülen
belkide sıcacık bir öpücük
tek karşılığı sevginin kıymetinin bilinmesidir sevmenin
İçini ne kadar gıdıklasa da bu duygu
Onun içini gıdıklayan başka duyguların gerisinde kalır hep
Her zaman daha azıyla yetinirsin bu yüzden
Sadece onu mutlu etmek istersin
Sevgini göstermek, yüzünde kıvılcımlanan
O nakış gibi tebessümü görmek istersin
Hep seni bulur sıkıcı anlar
Ama sen direnirsin bunlara, dayanağın vardır
Sonra durur ve dersin ki;
"Ben sadece seviyorum"

Yine hayat, yine yaşamak

HAYATA DAİR

Amaçsızlık diz boyu
Hayat seni nere sürüklerse
Gidiyorsun o tarafa
Ama bir durup düşündün mü
Hayat mı sürükleyen seni?

E.ÜNSAL

______________________________

GÖKYÜZÜ

Hava biraz limoni bugün
Sinirinden ağlıyor sanki
Kapımı dövüyor gözyaşları
İç çekişleri üşütüyor biraz
Derin solukları uçuruyor çatıları
Onun kederine ortak oluyorum ben de
Elimde bir şişe bira
Önümde kağıt kalem...

E:ÜNSAL

Söyler misin?

Ömrümü önünde harcamak
Sonuna kadar yanında olmak
Eksik olan parçamı tamamlamak,
Gözlerimi ileriye açmak,
Yalnızlıktan saklanmak,
Aşka yakalanmak,
Elinden tutmak,
Saçlarını okşamak,
Gözlerine bakarken bir aşk şiiri okumak
Gün batımına karşı, başını omzuma yaslarken sevgi sözleri mırıldanmak,
Seni sevmek,
Uğrunda ölmek,
Senin için o tümsekli yollarda yerlere düşmek,
Yara bere içinde kalsam da vazgeçmemek,
Kalbimin son atışını, ciğerlerimin son nefesini yanında vermek,
Gözlerimi kapatınca göz göze gelmek,
Ellerimle beslemek,
Ellerinle okşanmak,
Nefesimi yüzümde, kalbini kalbimde, sesini bünyemde hissetmek,

Kısacası sana aşık olmak istesem
Bana cevabın ne olurdu?

Biliyorum

Bir gün daha öldü ve küllerinden doğdu bir yenisi
Uykusuzluğa hala inatla direniyor bedenim
Herkes uyuyor şu anda
Olanlardan habersiz, belki de ilgisiz
Uyumadım, uyuyamadım,
Uyuyunca uyanmak istemeyeceğim şeyler göreceğim
Biliyorum

Fikir

Tecrübelilerin şöyle bir lafı vardır
bitiyorsa çabalama, boşunadır
Durup düşündüm de
Aslında ben onlarla aynı fikirde değilim,
Çünkü,
Seninle birlikte hiçbir an boşuna değil...

Gece

Yine sandalyede uyuyakalmışım
Senden gelecek bir mesaj, bir haber
Belki bir fikir beklerken.
Farkındayım, huzursuzum sanki biraz
Ama şunu bilmelisin;
Uykusuzluk değil beni rahatsız eden
Sensizlik.

E.ÜNSAL

İşte O Meşhur Pizza'nın Tarifi

O kadar pizza pizza dedim, insanlara yaptım yedirdim... Bloglara konu ettim... Şimdi de yoğun istek üzerine pizzamın tarifine vericem size... İşte o efsanevi pizzanın tarifi:

Hamur için:
4 su bardağı un
1 çay bardağı zeytin yağı
Yarım su bardağından biraz fazla(4/3) ılık süt
1 yumurta
2 çorba kaşığı Toz Maya
1 tatlı kaşığı şeker
1,5 çorba kaşığı tuz

Sos İçin:
5 çorba kaşığı Domates Salçaşı
1 tatlı kaşığı şeker
1 tatlı kaşığı tuz
2 çay kaşığı kimyon
1 tatlı kaşığı kekik
1 çorba kaşığı zeytin yağı
1 ufağından domates
yarım kuru soğan

Üzeri için:
350 gram Kaşar peyniri (mümkünse mozarella)
100 gram Salam (Büyük süpermarketlerde dilimlenmiş olarak temin edebilirsiniz.)
150 gram Kokteyl Sosis (Büyük süpermarketlerde temin edebilirsiniz.)
1 adet Parmak Sucuk
1 adet yeşil Dolmalık biber
1 adet Kırmızı Chili biberi
10 adet biberli yeşil zeytin
3 adet orta boy Mantar
yarım su bardağı mısır



Yapılışı:
küçük bir kapta, ılık sütün içinde şeker ve mayayı eritiyoruz. Daha sonra Un, Zeytin yağı, tuz, yumurta ve mayalı sütü büyükçe bir yoğurma kabına(uygun herhangi bir kap olabilir) alarak yoğurmaya başlıyoruz. Hamur çok cıvıksa bir miktar un, çok fazla koyu hatta un vs karışmamışsa bir miktar süt ilave ederek kulak memesi kıvamına gelinceye kadar(elinize daha az yapışır ve yoğun bir kıvama ulaşır) yoğurmaya devam ediyoruz. Hamurumuzu 20 - 25 dakika kadar dinlendiriyoruz.

Bu arada, sucuk, salam, sosis, mantar, biberler ve zeytini ince dilimleyerek hazır duruma getiriyoruz.
Peynirimizi bir rende yardımıyla ince ince rendeliyor, hazır duruma getiriyoruz.

Dinlenen hamurumuzu, Oklava veya merdane ile açabileceğimiz bir zeminde, zemine ve hamurun üzerine bir miktar un serperek(yapışmaması için) daire şeklinde açıyoruz. çok fazla ince veya kalın olmamasına dikkat edin.

Daha sonra hamurumuzu uygun büyüklükte, altını "tereyeğı" ile yağladığımız tepsiye alıyor, kenarlarını elimizle hafifçe kıvırarak "pizza kenarı" haline getiriyoruz ve önceden 200 - 250 dereceye ayarladığımız fırında bir ön pişirmeye alıyoruz.

Sosun Yapılışı:
Domatesi yıkayıp ikiye bölüyoruz. daha sonra bir kaba domates ve soğanı rendenin ince tarafıyla rendeliyoruz. bu karışımın içine salça, yağ, baharatlar, şeker ve tuzu da ekleyerek karıştırıyoruz. Eğer yeterince akıcı bir kıvamda değil, hala salça gibi katıysa bir miktar su ekleyip tekrar karıştırıyoruz.

10 dakika sonra hamuru fırından çıkartıyoruz. ve üzerini hafifça yağladıktan sonra, kenarlarına taşırmadan sosumuzu bir kaşık yardımı ile yayıyoruz. sosu yaydıktan sonra, peyniri, boş yer kalmayacak bir biçimde sosun üzerine serpiştiriyoruz.

Peynirin tamamını serptikten sonra sırasıyla, salam, sosis, sucuk, mantar, biberleri zeytin ve mısırı uygun biçimde dağıtarak pizzamızın üzerine yerleştiriyoruz.
Yerleştirme işlemi bitince pizzamızı tekrar fırına sürüyoruz. kaşarları eriyip sucukları pişene dek 5-8 dakika boyunca pişiriyoruz.
Fırından çıkarınca, 8 dilim haline getirerek servis yapıyoruz.
Afiyet Olsun ;)

"Hocam" İstanbul - Kocaeli Turnesi

17/4/2009 ·

Walla istanbula kadar gittik Hocam'lılarla görüşmek koklaşmak kaynaşmak için. İstanbulda sağolsun Sinem, Nihan, Cihan ve Göksenin yalnız bırakmadılar pazar günü için verdiğim Taksim randevusunda... gezdik tozduk eğlendik... cevaplar kitabına soru sorduk, dalga geçtik vs vs... akşam olurken dağıldık yavaştan...
Ertesi gün kalktım ben teee Perpa'ya gittim Bilal(Şahin)in yanına... Kankamın grafik tasarım ve baskı ajansında muhabbete devam ederken diğer yandan 3G ile hocam.com'u yalnız bırakmadım Cevahir ile günü tamamlarken yorgunluk ve mutluluk tere karışmış alnımdan akıyodu zaten

Ertesi gün, daha önceden söz verdiğim için Kocaeli'ne gitmeye karar verdim. Suzan Bilken ve Mustafa Özken sağolsunlar beni çok iyi ağırladılar... Pizza sözümüz vardı o ayrı Elemanların okuluna gidip kapıda inatçı keçi olan bekçinin sayesinde 2 metre kadar girebilince bahçeye ancak bankta oturup resim çizmek düştü bana Akabinde cafe - sahil yapıpp evlerine yollandık... Size temin ederim inanılmaz matraktı Mustafanın evinde kalmak... Altına edene kadar gülüyosun zaten o derec =)) Bi de Erdi'miz var o da ayrı bi olay zaten

1 haftalık gezinin sonunda bu sabah da vardım Ankaraya... Mutluyum, huzurluyum ve yorgunum Tosbağa gibi yanında 2 Laptop + 3 bavul taşıyınca omuz falan kalmadı zaten işin komiği fotoğraf çekilmeyi unuttuk mustafa ve suzanla yav... neyse bi dahakine artık..

Pizza Time - 17.04.2009

Olm pizzamla meşhur oldum resmen... O kadar diyodum beni seyisliğimle değil yaptığım işlerle anın diye Dil Sonunda buna değer bişey çıktı işte =))


Sırf pizza yapmak için İzmir, Muğla İstanbul ve Kocaeline gittim... Beni ağırlayan arkadaşlara sonsuz teşekkürlerimi ve pizzalarımı sundun (kocaeli hariç :P)

Nedir bu pizzaların sırrı? Neden anne eli değmiş gibi lezzetli :D ben de çözemedim belki de büyük bir istek ve zevkle yaptığım içindir =))

buradan yazıyorum ama birgün herkes pizzamdan yiyecek... Mekan açıcam "Seyisin Yeri" diye {#emotions_dlg.cheesy}

Ankaradaki, özellikle ODTÜ'deki arkadaşların bir çoğu baktı pizzamın tadına... Allah kahretsin çok güzel yaparım :P


Beni ağırlamayı tahhüt eden herkese pizza yaparım. Hangi şehir olursa olsun fakretmez =)) Uygun koşulları ayarlasın ben gelir pizza yaparım Kahkaha

Cumartesi is Over(all) - 22.04.2009

Yine bir cumartesi gecesi… geziniyoruz ODTÜ içinde birkaç arkadaşla. Oturduk en son Makara’da muhabbet ediyoruz derken bu kanı kaynayan arkadaşlardan en uzunu “lan sen dans etmeyi bilio musun?” diye sorma gereği duydu =)  “Biliyorum da neden?” birden gözlerindeki o ışıltıyı gördüm: “OverAll’a gidelim”…
Olur nidaları eşliğinde hazırlandık apar topar. Cep telefonumuzdan msn’imize kadar bütün arkadaşları aradık çağırdık… Fısss kimse gelmedi tabii =D Çıktık apar topar bindik dolmuşa. İndik Kızılayda. Tunus caddesinden yukarı doğru yürürken bu “uzun” arkadaş OverAll’un Tunalı’da olduğunu söyledi. Tamam falan derken Tantuni 33 çekti dikkat ve ilgimizi… Ne mi yaptık? Oturduk tabii =) Mis gibi tantuni kaçar mı yaa =)) Ama yine bu “uzun” arkadaşımız sakarlık yapıp 1 şişe ayranı kendi üzerine devirince bu gecenin aksiliklerle dolu olacağını tahmin etmeliydik xD

Kuğulu park yanındaki taksi durağına OverAll’u sorduğumuzda, Ayrancı’da Gençlik caddesi üzerinde olduğunu öğrenerek laneti aktif etmiş olduk. Kızılaydan buraya kadar yürümüşüz zaten, neyse oraya da yürürüz diyerek Gençlik caddesine vardık. “Uzun” ve yanındaki “kıvırcık” ille de bira içelim girmeden birer tane diye tutturunca eaahhhh dememe rağmen ısrar etmedim. Doya doya içtiler içkilerini, ancak o geceki ilk ve son içkileri olacağının daha farkında değildi garipler =))
OverAll göründü, yaklaştık. Eğlence 10 numara giren çıkan hat safhada, kızlar 10 numara erkekler cix… “Bu gece bizim gecemiz ulen” beklentileri içinde kapıya geldik. Bodyguar abimiz durdurdu bizi “Beyler kaç kişiyiz?” dedik “3 kişiyiz”… Adım attık yine durdurdu “Üzgünüm bayan olmadan alamıyoruz”… =S buyur…
Bizi oraya götüren uzun’a bi sayıp sektirdim. Ama nasıl olur damsız giroduk falan açıklamaları yapsa da uzun, artık Tunalıya doğru yol almaya başlamıştık. Dedim bari Dip’e gidelim. Her zaman gittiğim mekan. Karar verildi Dip’e gidiyoruz… Yolda çıkışta Aspava’lara gidip dürüm yeme fantazileri kurarak şen şakrak vardık Dip’e. Amcamız sordu kapıda “Kaç kişiyiz?” 3 dedik yine… “Üzgünüm damsız almıyoruz”… Buyur =S her zaman girdiğim mekana da damsız almıyolar… gıcık olduk uyuz olduk… saat 01.30 civarlarına gelmiş. Şansımıza laf kayarken Beer Station’da takılalım desek de bomboşolduğunu görünce vazgeçtik.
Sonunda Aspavalara gidip, dürüm yiyip geri dönmeye karar verdik. Soslu kaşarlı bol soğanlı et döner dürüm. Mmmhhh. Zaten o kadar yürümek karnımızı acıktırdı inceden. Sohbet ede ede Aspavalara giderken içimize bi kurt düştü: “Lan, ya burda da damsız almazlarsa?” şans bu ya, bahtsız bedevi misali…
Ama olmadı öyle bişey tabii… Tıka basa yedik içtik, cacığıdır, patatesidir bilmemnesidir… Gelen hesaptan zaten gecenin anlamını çıkardık: Tam 31 TL Siritiyor Ödedik hesaplarımızı halimizden memnun kalktık Esat caddesinde aylak aylak kızılaya doğru gidiyoruz. Saat 03.30 olmuş… Bizimkiler taksiye binelim diye ısrarlardalar. Dedim Kızılaya kadar yürüyelim oradan binelim… Taksi parasının en aza indirgemiş oluruz böylece… Başlarına gelecekten habersiz kabul etti gariplerim =))

Önce Akay kavşağına indik, burada binelim taksiye dediler… Dedim biraz ilerden binelim taksi durakları var orda da hem daha iyi olur. Başladık yürümeye tekrar. Genel kurmay başkanlığını falan geçtik. Bizimkiler burdan binelim dediler tekrar, ben yine aynı şeyi söyledim. İlerde durak var briaz daha. Böyle diye diye ARMADA’ya kadar yürüttüm bizim kıvırcık’la uzun’u =)) Saat sabah 5:00 i gösterirken Armada önünden bindik taksiye =)
Ne geceydi ama, OverAll ve Dip’de ne eğlendik ne eğlendik… Hatta hatun bile kaldırdık; Tabi yersen =))
Ha unutmadan... Merak ediyosunuzdur kim bu uzunla kıvırcık diye =)) Kıvırcık Cem ve Uzun Nida =)))

Pizza in the House - 23.04.2009

Wuhuuuu… Yine hocam.com insanıyla görüşme yine bir pizza partisi… bırakmayacak pizza benim peşimiDil çıkar hoş yeni yıla mutfakta pizza yaparak girersen olacağı da bu… ha pişmanmıyım? Hayır ne münasebetKahkaha İstanbuldan Bilal’im gelmiş, Ankaradan Büşra davet etmiş evini açmış, Elif Özlem, Mustafa ve Özlem(batan) gelecekmiş Kahkaha Ben daha ne isterim a dostlar Kahkaha

Biraz gecikmeli de olsa, telefonla 5 dakikada bir “kanka biz geldik bekliyoruz” diye Bilal arasa da nihayetinde Bahçeliye vardım Siritiyor Güzel başlamıştık bakalım… Hep birlikte yürürken Bahçeli Ankaray durağına doğru geyik muhabbetine izin verdik aksın damarlarımızda diye Dil Hoş o gün de Züleyha Gül’ü gördüm yoldaKaş çatmış Sesim sedam çıkmadı hayır :D o sıra başiım kalabalıktı diyelim…
Mustafa ve Elif’le 18:00’da buluşacaktık Ankaray durağında… Tabii ben teyit için aradım Elif’i ve 10 dakika kadar geç kalacağını söyledi bana ufak bir mahcubiyetleMutlu 10 dakika? Önemli değil valla… Ama o 10 dakika 30 dakika gibi geldi sanki Kaş çatmış
Nihayetinde buluşmuş, öpüşüp koklaşmış ve Büşranın evinin yolunu tutmadan önce meşhur pizzam ve lazanyam için alışveriş yapmaya koyulmuştuk bile Gülümsüyor Tam alışveriş yaparken “Büşra oklavan var dimi?” soruma “hayır” yanıtını almam da ilginç oldu tabi Holey Ulen lazanya hamuru açıcam, elle açılırmı deyyüs Siritiyor Hoş, koskoca Makromarkette de oklava olmaması daha da ilginçti. “Şişeyle açarsın, elimizle yayarız” geyikleri arasında, alış veriş yaparken ortaya atılan “aaa Emre Yemekteyiz’e katılmış” sözcüklerinin ortaya dökülmesiyle, ceplerden kameralar çıkar ve kayıda başlanır: “Emre bey yetiştirebilecek misiniz?” yetiştiricem lan tabi {#emotions_dlg.cheesy} kaçın kurasıyım olum ben Gözler
Neyse alışveriş yapılmış, kameralar kapanmış, evin yolu tutulurken muhtelif yerlerde oklava araştırılmaya başlanmıştı. Mustafanın saç problemine %100 çözümü sağlayabilecek olan kuaförün önünde çekilen fotoğraf daha bi efsaneydi zaten.

Sonunda Büşralara varmış, önlüğümü takmış, komşudan alınan oklavayla pizza yapmaya hazır hale gelmiştim. Müstakbel dünyalar güzeli asistanlarımla (Büşra & Elif) mutfakta işe başladık. Arada Bilalin sataşmaları dışında bişi olmadan güle oynaya hoplaya zıplaya hazırlıyoduk pizzayı Gülümsüyor O sıralarda aramıza katılan Özlem(batan) daha da bi sevinmemize sebep oldu tabii…
Pizzaları fırına vermeye başlarken teker teker saat 21:00’u bulmuştu… açlıktan halinsünasyon gören arkadaşlar artık benim elimi kolumu kemirmeye başlayacakken, o daracık mutfağa 4 kişi girerek Guinness rekorlarını alt üst etmiş olan bizim ödülümüz de piştiğini belli eden missss gibi kokularını salmaya başlamıştı.
İçeriğini hazırladığım dizgisini de Elif’in yaptığı o mükemmel pizza sarı – kırmızı ve turuncunun tonlarıyla nar gibi pişmiş olarak karşımızdaydı. Masa zaten daha pizza pişmeden kurulmuş, bardaklar yerleştirilmişti. Sabırsızlıkla bekliyorlardı pizzayı. Açıkçası ben de bekliyodum Gülümse açız ulan{#emotions_dlg.cheesy}
Evet… Evet evet, beklediğimizden de güzeldi pizza… ısırırken gözlerimizi kapatmamızdan belliydi lezzeti (belkide açlıktandır). Mustafa’nın kendini kaybetmesi ayrı bi şey zatenSiritiyor
İkinci pizza masaya gelmiş, ardından ben hemen mutfağa geçip Lazanya hazırlamaya başlamıştım ki içeriden ama doydukk gibi mırıltılar gelmişti… Yer miyim ulan benDil Özlem’i de aldım mutfağa bi yandan bolonez sos ve lazanya yerleştirme diğer yandan üçüncü pizzanın malzemelerini dizme derken gece saat 23:00’e kadar mutfaktaydım… Lazanya pişmiş, üçüncü pizza yenmiş Özlem yurduna ODTÜ’ye dönmüştü…
Karnımız şişmiş gayet memnun bir şekilde dolanırken internette tek tek kendi profillerimize bakarak fotoğraf albümlerimizi yorumladık sözlü olarak… Tamam kabul ediyorum görmemişlik yapmışız Dil
Akabinde “yeter huleayn, kapatın bilgisayarı muhabbet edelim, oyun oynayalım” yakarışları üzerine kapandı bilgisayar ve Hocam… ve çıktı CeZaret oyunu ortayaSiritiyoratılan her yeni zarda yerlerde yuvarlanarak havlayanlar, tek ayak üstünde şarkı söyleyenler, birinin kucağında itiraflarda bulunanlar derken, gülmekten koptuk, yarıldık, yandık bittik külm olduk gittik Siritiyor saatlerimiz 3 – 4:00 sularını gösterirken yapılan Türk kahvesi ile fal bakılacağı izlenimi vermiştim ki bakacaktım zaten Gülümsüyor hem sözüm vardı Elif’e Gülümsüyor
Cezaret oyununda artık 846198246218 tur geçmişken dedik “hadi şişe çevirmece oynayalım”… Büşranın meşhur “ayıcıklı” şişesi ile başladık birbirimize sorular sormaya GözlerEğlenceliydi, herkes dürüst havasını takınmıştı… finalde ben acıkıp kocca bi tepsi lazanyayı kapıp gelmemle bi yandan lazanya bi yandan bana yöneltilen soruları cevaplayarak gerçekten takdire şayan bi performans sergilediğime inanıyorumSiritiyor
Saat nihayet 5:30 iken Bilal ve Büşra yatmış, Mustafa, Elif ve ben hayatın gerçeklerini sorgulamaya başlamıştık. Uyku kırbacını sertçe vuruyordu sırtıma ama yok dayanıyordum Gözler Saat 7:00’de fallara gelmişti sıra. Elif’in “ayy ben bakamam, sallayamam hiiiç” yakarışlarının aksine gayet güzel bi fal bakması çok iyiydi Gülümsüyor Sıra bana gelmişti. Aldım elime Elif’in falını bakarken arada Star Wars kareleri giriyodu fala. Meğer 3-5 saniye uyuya kalıyomuşum fal bakarken Masum Komedi ya öne düşen bir baş ve elde fincan… fotoğrafımı çekmemişler en azından Dil
Sabah 8’e gelirken saat, ben artık pert olmuş gibiydim. Gözlerim kapanıyordu. Artık 30 dakikalık bir uyku yakarışında bulunup koltuğa yattımSiritiyor erkenden kahvaltıya gidecektik çünkü.

Benim için su gibi akıp geçen o 30 dakikada neler olmuş Siritiyor Uyurken kendi telefonumun melodisini mırıldanmışım, kendi kendime muhabbet etmişim falan Siritiyor Uyanınca anlattılarSiritiyorkoptum yaaa Siritiyor hatta fotoğrafımı çekmişler uyurkenSiritiyor
Uyanmışım evden çıkmışız, bi kolumda Elif diğer yanda Mustafa “Bah cangiüüüz” nidalarıyla Nivriye havasında bağır çağır Simitçi arıyoruz 7. caddede… Amcalarım teyzelerim sağolsunlar uzaylı görmüş gibi bakıyolar bize{#emotions_dlg.cheesy} eğlencenin dibine vurduk ama… Sabah sabah güne güle güle başlamakSiritiyor Önünden geçtiğimiz simitçinin kapandığını zannederek 3ncü turumuzu atmaktayken 7. caddede tesadüfen gördük simitçiyi {#emotions_dlg.cheesy} çöktük söylene söylene kendimize yedik yiyeceğimizi {#emotions_dlg.cheesy} Ve ayrılma vakti gelmişti. Mustafa bi yandan Elif ve Ben bi yandan devam ettik yolumuza. Elif, Milli Kütüphane yakınlarında “ya burdan öveçlere yürüyebilir miyim ki?” diye sorunca “neden olmasın, ben de yürürüm beraber gideriz” diye sazanlamasına atladım. Girdim koluna mevlam kayıra… Sabah yürüyüşümüzü de yapıyorduk işte ne güzel GülümsüyorEnem park takıldı gözümüze{#emotions_dlg.cheesy} Zorla, çekiştire çekiştire parka soktum Elif’i, bindirdim salıncağa “sallanacaksın uleeennn” diyerek sallamaya başladım. Salıncakların direkleri sağa sola oynamasaydı belki adam akıllı sallayabilirdim Siritiyor Ama tırstık açıkçası yıkılacak diyeSiritiyor Spor aletlerinde de tepindikten sonra bildiğin “endorfin” sarhoşu bir biçimde güle oynaya teeeeee Çetin Emeç Bulvarına, 4. cadde girişine kadar yürüdükSiritiyor Çok şey konuştuk muhabbet ettik… Hatta kendisinin mükemmel sesi olduğunu öğrendim Elif’inGözler Hatta önüne çöktüm ayaklarına falan kapandım (ciddi) böle bi sese böle bi kişiliğe eğilinmez de kime eğilinir Kaş çatmış
Ayrılırken yüzümüzde ufak tebessüm vardı. Yorgunduk evet… Ama mutluyduk daGülümsüyorHocam.com sitesinin bizim arkadaşlığımıza aracı olması ne güzel Siritiyor demek ki sadece “abazan team” olmuyor sitedeHavalı
Hocam’ın dediği gibi: Bazıları Sosyal Sever Holey aynen öyleSiritiyor