Wuhuuuu… Yine hocam.com insanıyla görüşme yine bir pizza partisi… bırakmayacak pizza benim peşimi

hoş yeni yıla mutfakta pizza yaparak girersen olacağı da bu… ha pişmanmıyım? Hayır ne münasebet

İstanbuldan Bilal’im gelmiş, Ankaradan Büşra davet etmiş evini açmış, Elif Özlem, Mustafa ve Özlem(batan) gelecekmiş

Ben daha ne isterim a dostlar

Biraz gecikmeli de olsa, telefonla 5 dakikada bir “kanka biz geldik bekliyoruz” diye Bilal arasa da nihayetinde Bahçeliye vardım

Güzel başlamıştık bakalım… Hep birlikte yürürken Bahçeli Ankaray durağına doğru geyik muhabbetine izin verdik aksın damarlarımızda diye

Hoş o gün de Züleyha Gül’ü gördüm yolda

Sesim sedam çıkmadı hayır :D o sıra başiım kalabalıktı diyelim…
Mustafa ve Elif’le 18:00’da buluşacaktık Ankaray durağında… Tabii ben teyit için aradım Elif’i ve 10 dakika kadar geç kalacağını söyledi bana ufak bir mahcubiyetle

10 dakika? Önemli değil valla… Ama o 10 dakika 30 dakika gibi geldi sanki


Nihayetinde buluşmuş, öpüşüp koklaşmış ve Büşranın evinin yolunu tutmadan önce meşhur pizzam ve lazanyam için alışveriş yapmaya koyulmuştuk bile

Tam alışveriş yaparken “Büşra oklavan var dimi?” soruma “hayır” yanıtını almam da ilginç oldu tabi

Ulen lazanya hamuru açıcam, elle açılırmı deyyüs

Hoş, koskoca Makromarkette de oklava olmaması daha da ilginçti. “Şişeyle açarsın, elimizle yayarız” geyikleri arasında, alış veriş yaparken ortaya atılan “aaa Emre Yemekteyiz’e katılmış” sözcüklerinin ortaya dökülmesiyle, ceplerden kameralar çıkar ve kayıda başlanır: “Emre bey yetiştirebilecek misiniz?” yetiştiricem lan tabi

kaçın kurasıyım olum ben

…
Neyse alışveriş yapılmış, kameralar kapanmış, evin yolu tutulurken muhtelif yerlerde oklava araştırılmaya başlanmıştı. Mustafanın saç problemine %100 çözümü sağlayabilecek olan kuaförün önünde çekilen fotoğraf daha bi efsaneydi zaten.

Sonunda Büşralara varmış, önlüğümü takmış, komşudan alınan oklavayla pizza yapmaya hazır hale gelmiştim. Müstakbel dünyalar güzeli asistanlarımla (Büşra & Elif) mutfakta işe başladık. Arada Bilalin sataşmaları dışında bişi olmadan güle oynaya hoplaya zıplaya

hazırlıyoduk pizzayı

O sıralarda aramıza katılan Özlem(batan) daha da bi sevinmemize sebep oldu tabii…
Pizzaları fırına vermeye başlarken teker teker saat 21:00’u bulmuştu… açlıktan halinsünasyon gören arkadaşlar artık benim elimi kolumu kemirmeye başlayacakken, o daracık mutfağa 4 kişi girerek Guinness rekorlarını alt üst etmiş olan bizim ödülümüz de piştiğini belli eden missss gibi kokularını salmaya başlamıştı.

İçeriğini hazırladığım dizgisini de Elif’in yaptığı o mükemmel pizza sarı – kırmızı ve turuncunun tonlarıyla nar gibi pişmiş olarak karşımızdaydı. Masa zaten daha pizza pişmeden kurulmuş, bardaklar yerleştirilmişti. Sabırsızlıkla bekliyorlardı pizzayı. Açıkçası ben de bekliyodum

açız ulan

Evet… Evet evet, beklediğimizden de güzeldi pizza… ısırırken gözlerimizi kapatmamızdan belliydi lezzeti (belkide açlıktandır). Mustafa’nın kendini kaybetmesi ayrı bi şey zaten


İkinci pizza masaya gelmiş, ardından ben hemen mutfağa geçip Lazanya hazırlamaya başlamıştım ki içeriden ama doydukk gibi mırıltılar gelmişti… Yer miyim ulan ben

Özlem’i de aldım mutfağa bi yandan bolonez sos ve lazanya yerleştirme diğer yandan üçüncü pizzanın malzemelerini dizme derken gece saat 23:00’e kadar mutfaktaydım… Lazanya pişmiş, üçüncü pizza yenmiş Özlem yurduna ODTÜ’ye dönmüştü…
Karnımız şişmiş gayet memnun bir şekilde dolanırken internette tek tek kendi profillerimize bakarak fotoğraf albümlerimizi yorumladık sözlü olarak… Tamam kabul ediyorum görmemişlik yapmışız

Akabinde “yeter huleayn, kapatın bilgisayarı muhabbet edelim, oyun oynayalım” yakarışları üzerine kapandı bilgisayar ve Hocam… ve çıktı CeZaret oyunu ortaya

atılan her yeni zarda yerlerde yuvarlanarak havlayanlar, tek ayak üstünde şarkı söyleyenler, birinin kucağında itiraflarda bulunanlar derken, gülmekten koptuk, yarıldık, yandık bittik külm olduk gittik

saatlerimiz 3 – 4:00 sularını gösterirken yapılan Türk kahvesi ile fal bakılacağı izlenimi vermiştim ki bakacaktım zaten

hem sözüm vardı Elif’e

Cezaret oyununda artık 846198246218 tur geçmişken dedik “hadi şişe çevirmece oynayalım”… Büşranın meşhur “ayıcıklı” şişesi ile başladık birbirimize sorular sormaya

Eğlenceliydi, herkes dürüst havasını takınmıştı… finalde ben acıkıp kocca bi tepsi lazanyayı kapıp gelmemle bi yandan lazanya bi yandan bana yöneltilen soruları cevaplayarak gerçekten takdire şayan bi performans sergilediğime inanıyorum

Saat nihayet 5:30 iken Bilal ve Büşra yatmış, Mustafa, Elif ve ben hayatın gerçeklerini sorgulamaya başlamıştık. Uyku kırbacını sertçe vuruyordu sırtıma ama yok dayanıyordum

Saat 7:00’de fallara gelmişti sıra. Elif’in “ayy ben bakamam, sallayamam hiiiç” yakarışlarının aksine gayet güzel bi fal bakması çok iyiydi

Sıra bana gelmişti. Aldım elime Elif’in falını bakarken arada Star Wars kareleri giriyodu fala. Meğer 3-5 saniye uyuya kalıyomuşum fal bakarken

Komedi ya öne düşen bir baş ve elde fincan… fotoğrafımı çekmemişler en azından

Sabah 8’e gelirken saat, ben artık pert olmuş gibiydim. Gözlerim kapanıyordu. Artık 30 dakikalık bir uyku yakarışında bulunup koltuğa yattım

erkenden kahvaltıya gidecektik çünkü.

Benim için su gibi akıp geçen o 30 dakikada neler olmuş

Uyurken kendi telefonumun melodisini mırıldanmışım, kendi kendime muhabbet etmişim falan

Uyanınca anlattılar

koptum yaaa

hatta fotoğrafımı çekmişler uyurken

Uyanmışım evden çıkmışız, bi kolumda Elif diğer yanda Mustafa “Bah cangiüüüz” nidalarıyla Nivriye havasında bağır çağır Simitçi arıyoruz 7. caddede… Amcalarım teyzelerim sağolsunlar uzaylı görmüş gibi bakıyolar bize

eğlencenin dibine vurduk ama… Sabah sabah güne güle güle başlamak

Önünden geçtiğimiz simitçinin kapandığını zannederek 3ncü turumuzu atmaktayken 7. caddede tesadüfen gördük simitçiyi

çöktük söylene söylene kendimize yedik yiyeceğimizi

Ve ayrılma vakti gelmişti. Mustafa bi yandan Elif ve Ben bi yandan devam ettik yolumuza. Elif, Milli Kütüphane yakınlarında “ya burdan öveçlere yürüyebilir miyim ki?” diye sorunca “neden olmasın, ben de yürürüm beraber gideriz” diye sazanlamasına atladım. Girdim koluna mevlam kayıra… Sabah yürüyüşümüzü de yapıyorduk işte ne güzel

Enem park takıldı gözümüze

Zorla, çekiştire çekiştire parka soktum Elif’i, bindirdim salıncağa “sallanacaksın uleeennn” diyerek sallamaya başladım. Salıncakların direkleri sağa sola oynamasaydı belki adam akıllı sallayabilirdim

Ama tırstık açıkçası yıkılacak diye

Spor aletlerinde de tepindikten sonra bildiğin “endorfin” sarhoşu bir biçimde güle oynaya teeeeee Çetin Emeç Bulvarına, 4. cadde girişine kadar yürüdük

Çok şey konuştuk muhabbet ettik… Hatta kendisinin mükemmel sesi olduğunu öğrendim Elif’in

Hatta önüne çöktüm ayaklarına falan kapandım (ciddi) böle bi sese böle bi kişiliğe eğilinmez de kime eğilinir

Ayrılırken yüzümüzde ufak tebessüm vardı. Yorgunduk evet… Ama mutluyduk da

Hocam.com sitesinin bizim arkadaşlığımıza aracı olması ne güzel

demek ki sadece “abazan team” olmuyor sitede

Hocam’ın dediği gibi: Bazıları Sosyal Sever

aynen öyle
